Yardımcı önlemler

Yardımcı Önlemler
Doğumdan kaynaklanan ruhsal hastalıkların çoğunun tahmini kusursuz yapılır. Belki böyle demek daha aciklayici olur: Dogumdan kaynaklanan ruhsal hastaliklarla ilgili tahminler cogunlukla kusursuz yapilir. Ancak ruhsal yönden hasta olan annenin iyileşmesi, genellikle çok büyük acılar yaşadıktan sonra mümkün olur. Destek olunmaması ve yardımcı önlemler alınmaması halinde duyulan acı o kadar büyüyebilir ki, kimileri buna daha fazla dayanamadıklarından, -kimi zaman çocuklarıyla birlikte- yaşamlarına son vermeyi düşünürler. Çaresizlik yaşamı belirler hale gelir. Bu durumda bulunan kadınlar genellikle hemen hemen bütün kadınların depresyonu tamamen atlatabildiklerine inanamazlar. Umutsuzluk bir yandan depresyon belirtisidir, diğer yandan da bilgilendirmedeki ve bu alanda verilecek yetkin uzman desteğindeki yetersizlikle beslenir, büyür.
Uzman yardımı
Peripartal bunalımdan çıkmak için hangi yolun seçileceği, bunalımın şiddetine ve seyrine bağlıdır: Hafif bunalımlarda kendi kendine yardım yöntemi yeterli olabilir. Orta dereceli depresyonlarda kendi kendine yardım yöntemi destekleyici olarak kullanılabilir, ancak genellikle yeterli olmadığından, ayrıca uzman kişilerin yardımına başvurulması tavsiye edilir. Ağır bir peripartal depresyon ya da psikoz durumunda ise derhal uzman yardımına başvurulmalıdır. İntihar düşüncelerinin bulunması ya da ailevi çevrenin anne için ek bir rahatsızlık ifade etmesi durumunda, annenin özel bir anne-çocuk-biriminde kalması gerekir. Depresyonun şiddetine, muayene sonuçlarına ve kişisel tercihlere göre belirlenen ve birbiriyle kombine edilebilen uzman tedavi biçimleri şunlardır: Psikolojik tedaviler, Psikofarmaka tedavileri, yatakta tedavi, bakım teklifleri; hormon tedavileri, doğal yöntemlerle yapılan tedaviler, alternatif tedaviler.
Profesyonel danışmanlık
Bu hizmeti tercihen kamusal, toplumsal veya serbest taşıyıcılığa bağlı, kabul görmüş danışmanlık merkezleri sunar.
Doğum sonrası (postpartal)/doğum dönemindeki (peripartal) krizlerden etkilenen anneler ve onların akrabaları özellikle gebe danışmanlık merkezlerinde ve psikososyal danışmanlık merkezlerinde / sosyal psikiyatrik hizmetlerde, başvurabilecekleri, alanında uzman bayanlar bulabilir.Bu ayakta danışmanlık merkezlerinde büyük oranda uzman sosyal pedagoglar ve kısmen de uzman psikologlar çalışır.Bu merkezlerin büyük bir avantajı, genellikle ücretsiz olarak sunulan danışmanlığın çok kısa sürede sunulabilmesidir (burada kısa süre ile kastedilen, birkaç gün ile birkaç hafta arasıdır).Ayrıca doktorun sevk etmesi de gerekmez.Bununla birlikte söz konusu taşıyıcılar çoğu zaman ulusal alanda şubeler de işletir ve böylece çoğu zaman kolay ve hızlı bir şekilde erişilebilirler.İlk bilgilerin yanında ve bölgedeki diğer uzmanlarla bağlantılı olarak bu danışmanlık merkezleri gerekirse ve özelliğe göre münferit görüşmeler halinde uzun süreli danışmanlıklar da sunar. Kapasiteye ve talebe göre prensipte grup teklifleri de mümkündür. Danışmanlar, gizlilik yükümlülüğüne tabidir.
Ancak doğum sonrası (postpartal) hastalanan her bayanın yatılı psikiyatri tedavisine veya uzun süreli psikoterapiye ihtiyacı olmaz.Etkilenen annelerin birçoğuna, ayakta yapılan danışmanlık görüşmeleriyle bile hedefe yönelik ve yeterli ölçüde yardım edilebilir, ancak profesyonel yardımın bu şekli, doğum dönemindeki (peripartal) psişik hastalıklarla bağlantılı olarak, eskiden de olduğu gibi maalesef pek bilinmemekte.Bu bağlamda örneğin çoğu gebe danışmanlık merkezinin yetkilerinin, çocuğun 3. yaşının sonuna kadar devam ettiğini, yani tam da doğum dönemindeki (peripartal) ve doğum sonrası (postpartal) hastalıklarla ilgili olan zamanı kapsadığının sadece çok az sayıda (çocuk bekleyen) ebeveyn ve hatta uzman farkındadır. Ağırlık noktası açısından hedef, anne/baba ile bebek arasındaki bağlantının geliştirilmesi ise, eğitim danışmanlığı merkezleri ve erken teşvik merkezleri de profesyonel destek sunar.
Yakınınızdaki söz konusu danışmanlık merkezlerinin adreslerini, yukarıda verilen adlar altında yerel telefon rehberinde, internette ve kısmen bölgenizdeki uzmanların listesinde bulabilirsiniz.
Bakım olanakları
Anne, ailesinden ya da arkadaş çevresinden yeterli destek bulamıyorsa, masrafları kısmen hastalık sigortası tarafından da karşılanan çeşitli bakım olanakları bulunmaktadır.
Anne bakıcısı: Anne bakıcısı, anneye “annelik” eder. Gevşeme, rahatlama teknikleri ve kendini toparlama egzersizleri gösterir, sağlık ve diğer sorunlarla ilgili danışmanlık yapar, annenin son derece iyi beslenmesini sağlar, bebeğin bakımına yardım eder ve ev düzenini organize eder. (www.muetterpflege.de)
Aile bakıcısı: Aile bakıcısı, evin düzenini sağlar ve çocuklarla ilgilenir. (Caritas ve Diakonie)
Doula’lar: Doula’lar (Yunanca “Doulalei” = kadının hizmetçisi, yardımcısı) doğum sürecinde kadının yanında olur, iyi bir doğum ortamının oluşmasını sağlar, kadına rahatlama teknikleri gösterir ve anneyle çocuk arasındaki bağı güçlendirirler. (www.doulas-in-deutschland.de, www.doula-info.de)
Psikofarmaka terapileri
Beden ve ruh arasında yeniden bir denge oluşturmak için, çoğu zaman ilaçlara ihtiyaç duyulur. Ancak psikofarmaka terapisi kadının kişisel sorunlarının örtülmesine yol açmamalıdır. Ağır depresyon ve psikozlarda ilaç kullanılması zorunludur, ancak bu uzman doktorla (psikiyatrist, nörolog) sıkı bir işbirliği içinde yapılmalıdır. Günümüzde, emzirme döneminde kullanılabilen ilaçlar bulunmaktadır (bununla ilgili bilgiler için: www.embryotox.de, www.motherisk.org). Eğer anne emzirmek istiyorsa, bu ilaçları tercih etmesi tavsiye edilir, çünkü çocuğun zorunlu olarak sütten kesilmesiyle ortaya çıkan başarısızlık duyguları ve hormonal değişim nedeniyle depresyon daha şiddetli bir hale gelebilir.
Ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan çeşitli psikofarmaka türleri bulunur.
Antidepresifler
Antidepresifler genel olarak üç bölüme ayrılır: 1. trisiklik ya da tetrasiklik antidepresifler, 2. seratonin geri alım inhibitörleri ve 3. MAO inhibitörleri. Antidepresifler, beyinde bulunan transmitterlerin dengesini tekrar oluşturma görevi görür. Nörotransmitterler, sinir hücreleri arasındaki bilgi iletiminde taşıyıcı rolü oynayan aracı maddelerdir. Özellikle nörotransmitter noradrenalinin depresyonun oluşmasına yol açtığı görülür. Antidepresflerin kullanımında şu noktalara dikkat edilmelidir:
İlaç düzenli olarak ve doktorun talimatlarına göre alınmalıdır. Ancak 10 ilâ 20 gün sonra etkisini gösterir. Ağzın kuruması, baş dönmesi, kabızlık, terleme ya da kalp atışlarının hızlanması gibi yan etkiler görülebilir. Her insan, aynı ilaca farklı tepkiler verdiği gibi, bu tepkilerin yoğunlukları da birbirinden farklıdır. Rahatsız edici yan etkiler genellikle bir hafta sonra kaybolur. İlacın alınması gereken süre, bireye göre değişir. Preparatın alınması, kesinlikle kişinin kendi kararıyla kesilmemelidir! Antidepresifler, sakinleştiricilerin ve uyku ilaçlarının aksine, bağımlılık yapmaz. Bedende biyokimyasal denge sağlandıktan sonra, ilaçlara gerek duyulmaz.
Korku azaltıcı ilaçlar (tranquilizer)
Korku azaltıcı ilaçlar, tranquilizer veya benzodiazepin olarak da bilinirler. Benzodiazepinler, tranquilizerlerin (İng: sakinleştirici) en yaygın grubudur. Korku ve huzursuzluk halleri, motorik gerilim, aşırı hassasiyet ve tepki durumlarının tedavisinde kullanılırlar. Aşırı dozajda yorgunluğa ve konsatrasyon zayıflığına neden olurlar. Bunun dışında, genellikle oldukça kolay hazmedilebilirler. Tranquilizerler, uzun süre kullanıldıklarında bağımlılık yaratabileceklerinden, genellikle kısa bir dönem için alınmalıdır.
Antimanik ilaçlar (çift yönlü hastalıklarda kullanılan ilaçlar)
Bir kadının doğumdan sonra mani yaşayıp yaşamadığı, şu belirtiler sayesinde anlaşılır: Üst düzeyde bulunan bir ruh hali, uyku ihtiyacında azalma, çok hızlı bir konuşma temposu, ani düşünceler, dikkatin kolayca dağılması, aktivitelerde aşırı bir artış ya da yargı yeteneğinin bozulması.
Maniler çoğunlukla lityum, nöroleptik, karbamazepin ve valproik asitle tedavi edilir. Lityum tedavisi sırasında, ilgili kadının kanındaki lityum oranı dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir, aksi halde, aşırı dozaj tehlikesiyle karşı karşıya kalınır. Lityum metalik bir elementtir ve doğada minerallerin, maden suyunun, bitki ve hayvan dokularının ve çok az miktarda insan dokularının içinde yalnızca tuz halinde bulunur. Lityum kısmen ciddi yan etkilere neden olur, ancak bu durum küçük dozajların güne yayılmasıyla engellenebilir. Bu sayede, yan etkiler belirli bir süre sonra kaybolur. Lityum bağımlılık yapmaz ve tedavinin sıkı bir kontrol altında yapılması halinde, risksiz bir tedavi yöntemi olarak kabul edilir.
Lityumda olduğu gibi, kandaki karbamazepin veya valproik asit seviyesi düzenli olarak kontrol edilmelidir. karbamazepin ve valproik asit esasen antiepileptik etki gösteren, bipolar bozuklukların kesin ve ruh halini düzeltici tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar genellikle lityumun sonuç vermediği, hazmedilemediği ya da lityum kullanımına engel oluşturan başka nedenlerin bulunduğu durumlarda kullanılır. Burada da yan etkiler görülebilir.
Antipsikotik ilaçlar (nöroleptikler)
Anne, psikoz belirtileri taşıyorsa, nöroleptikler adı verilen antipsikotik ilaçların kullanılması gerekir. Bu ilaçlar, beyindeki biyokimyasal dengenin yeniden oluşturulmasını sağlar ve halüsinasyon, çılgınca hayaller ya da ruhsal bozukluk gibi psikotik semptomları tedavi eder. Kısmen ciddi olan yan etkiler uykusuzluk, ağız kuruluğu, kabızlık ve baş dönmesinden, kas ağrıları, şiddetli titreme, kasılma ve hareketlerin yavaşlamasına kadar uzanır. Çoğu zaman bu yan etkileri sınırlamak için, ek ilaçlar kullanılır. Doktorun psikotik semptomları ortadan kaldıran ve aynı zamanda yan etkileri sınırlayan uygun bir dozaj belirlemesi gerekir.
Uyku ilaçları (hipnotikler)
Uyku bozuklukları, postportal hastalığı bulunan kadınlar için bir sorun teşkil eder. Uyku isteğini uyandıran ve yatıştırıcı etkisi bulunan her ilaç, uyku ilacı veya hipnotik olarak adlandırılabilir. Bu nedenle, hipnotiklerde (= uyku ilaçları) belirgin sınırlarla birbirinden ayırt edilemeyen bir ilaç grubu söz konusudur. Korku azaltıcı ilaçlar kimi zaman annelerde uykusuzluğa yol açan korku çıkmazının aşılmasını sağlar. Bu özellikleriyle korku azaltıcı ilaçlar, örneğin benzodiazepinler, içinden çıkılamayan uykusuzluk sorununun çözümüne yardımcı olan bir yöntem teşkil eder. Antidepresifler de bazen uykuya yardımcı olur. Hemen hemen bütün uyku ilaçlarının bağımlılık yapma riski bulunduğu dikkate alınmalıdır.
Klinik tedavisi
Ağır bir depresyon, intihar düşünceleri, psikoz durumunda ya da anne rahatsız edici bir çevre içinde bulunuyorsa, annenin bir klinikte kalması zorunludur. Annenin klinikte tedavi edilmesi, çocuğundan ayrılmak zorunda olduğu anlamına gelmez. Anneyle çocuğun birbirinden ayrılması, birçok durumda tedavi üzerinde olumsuz bir etki gösterir. Ağır bir hastalık halinde, ilk sıralar bebek kliniğe alınmasa da, klinik, çocuğun daha sonra annesinin yanına alınmasına uygun bir yer olmalıdır. Anne ve çocuğa yönelik bu tür birimlerin sayısı Almanya’da ne yazık ki henüz ihtiyacı karşılayacak kadar yüksek değildir. Bu birimlerin sunduğu tedavi, uzman ve mekan olanakları, birbirinden çok farklıdır. Bu yüzden ilgili, kurumlarla ilgili ayrıntılı bilgileri birbirleriyle karşılaştırarak, incelemeli (bkz. Anne-çocuk birimleri) ve gerektiğinde ilgili kuruluşun yetkilileriyle bağlantıya geçmelidir (bkz. İletişim). Örneğin, anne ve çocuk arasında karşılıklı etkileşim terapisi sunan iyi bir birim seçmek, belki de aileden mekansal olarak daha da uzaklaşmak pahasına da olsa, daha yararlı olur, çünkü burada yapılan tedaviler daha hızlı sonuç verir.
Bakım olanakları
Anne, ailesinden ya da arkadaş çevresinden yeterli destek bulamıyorsa, masrafları kısmen hastalık sigortası tarafından da karşılanan çeşitli bakım olanakları bulunmaktadır.
Anne bakıcısı: Anne bakıcısı, anneye “annelik” eder. Gevşeme, rahatlama teknikleri ve kendini toparlama egzersizleri gösterir, sağlık ve diğer sorunlarla ilgili danışmanlık yapar, annenin son derece iyi beslenmesini sağlar, bebeğin bakımına yardım eder ve ev düzenini organize eder. (www.muetterpflege.de)
Aile bakıcısı: Aile bakıcısı, evin düzenini sağlar ve çocuklarla ilgilenir. (Caritas ve Diakonie)
Doula’lar: Doula’lar (Yunanca “Doulalei” = kadının hizmetçisi, yardımcısı) doğum sürecinde kadının yanında olur, iyi bir doğum ortamının oluşmasını sağlar, kadına rahatlama teknikleri gösterir ve anneyle çocuk arasındaki bağı güçlendirirler. (www.doulas-in-deutschland.de, www.doula-info.de)
Hormon tedavileri
Postpartal hastalığı bulunan kadınların tiroid bezi ve hormon durumunun kontrolü, doğumun ardından tiroid bezinde ve hormonal dengede sorunlar oluşabileceğinden, sürekli olarak doktor tarafından yapılmalıdır. İlgili kadınlar bu konuda bir endokrinologa başvurmalıdır. Endokrinologun hormon değişimlerini teşhis etmek için yaptığı hormon testleri çoğu zaman bütün bir güne yayılır. Alınan tükürükte yapılan hormon testleri günümüzde hâlâ sıkça yapılan kan testlerinden daha kesin sonuçlar verir. Doğal olarak, ultraşal yöntemi de kullanılmalıdır. “Hap” gibi sentetik hormonların alınması da çoğu durumda depresyonu atırır, hatta depresyonun ortaya çıkmasına neden olur. Doğal progesteron, sentetik hormonlara alternatif olabilir. Bu madde yam kökünden elde edilir ve progesteron kremi olarak çıkarılabilir. Doğal olduğundan, sentetik progestogenlerden farklıdır. Doğal progesteron antidepresif etki gösterir ve doğumdan sonra, progesteron eksikliği durumunda ve premenstrual (menstrüasyon öncesi) sendromda (PMS) başarıyla kullanılabilir.
Bunun yanı sıra, hayıt ve karayılan kökü gibi bitkilerden elde edilen fito hormonlar da uygulama aşamasındadır.
Eski bir ebe bilgeliği olarak bilinen en doğal çözüm, ilgili kadının kurutulmuş ve toz haline getirilmiş plasentasının belirli bir dozda alınmasıdır. Bununla birlikte, plasentadan homeopatik maddeler üretilebilmektedir.
Plasenta profilaksisi (PDF)
Progesteron-profilaksisi (PDF)
Doğal yöntemlerle yapılan tedaviler
Hafif depresyonların kontrol altına alınmasında ya da ağır vakalarda yapılan ilaç tedavisini veya psikoterapiyi destekleyici olarak kullanılan doğal tedavi yöntemleri, her geçen gün daha fazla kadın tarafından keşfedilmekte. Genel tıp doktorlarının ya da doğal tedavi yöntemleriyle çalışan kişilerin kontrolü altında uygulanabilecek tedavilerden bazıları şunlardır:
Bach çiçek terapisi
Edward Bach’a göre hastalık, daha yüksek bir benlikle kişilik arasındaki çatışmanın bir sonucudur. Her karakter özelliği ya güçlülük ya da zayıflık olarak yaşanabilir. Bach çiçekleri güçlü yönlerin yaşanmasına yardımcı olmayı amaçlar. Doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanamamaktadır.
Homeopati
Samuel Hahnemann, hastanın iyileşmesi için, hastalığa yol açan bir maddenin, aynı hastalığı iyileştirebileceğinin ve tedavide aynı maddenin kullanılması gerektiğinin farkına varmıştır. Örneğin, hastanın ateşini hafifçe yükselten bir madde, hastaya çok az bir dozda verildiğinde, ateşi düşürebilmektedir. İlk kullanmda görülen olumsuz etki, seçimin doğruluğunu gösterir.
Fito terapi
Şifalı bitkiler, hayvanlar tarafından da sezgisel olarak doğru kullanılmaktadır. Bu bitkiler, insanların kullandığı en eski, en çok kabul gören ve en doğal tedavi maddeleridir.
Vitamin, mineral, mikro element tedavileri
Özellikle B vitamini, kalsiyum, magnezyum, folik asit, potasyum, çinko ve omega-3 yağ asitleri belirli aralıklarla destekleyici olarak verilir.
Alternatif tıp vaya tamamlayıcı tıp tedavileri
Bu bölümde, günümüzde uygulanan sayısız diğer tedavi yöntemlerinden birkaçı ele alınmaktadır.
Akupunktur: İç dengenin (Yin+Yang) yeniden oluşturulması için kullanılan geleneksel Çin tıbbı. Tedaviyi destekleyen ve ruhsal dengenin oluşturulmasını sağlayan bir yöntem olarak kullanılabilir. Bu tedavi doğal yöntemlerle çalışan kişiler, doktorlar ya da doğumdan sonraki 6-8 haftalık süre boyunca ebeler tarafından uygulanabilir. Akupunktur, depresif durumun baş gösterdiği doğumdan sonraki 6-8 hafta içinde uygulandığında, ruh halinin düzelmesine ve ruhsal dinginliğin sağlanmasına katkıda bulunur.
Aroma terapisi: Eterik (uçucu) yağların etkisi eski çağlardan beri bilinmektedir. Aromalar sayesinde vücudun kendi kendini iyileştirme dinamikleri harekete geçirilir ve uyarılır. Bunun için yalnızca saf eterik yağların kullanılması gerekir (aromalı yağlar buna uygun değildir). Saf eterik yağlar bitkilerden elde edilir ve farklı etken maddelere sahip 300 kadar bileşen içerir. Eterik yağlar yüksek bir yoğunluğa sahip olmakla birlikte, baharatlardan 50 kat daha etkilidir. Yağlar, aromatik uyarımlarla limbik sisteme etkide bulunur, aynı zamanda deriden de kolayca alınır, kan dolaşımıyla vücuda dağılır ve bu şekilde tüm vücutta bir etkili olurlar. Turunçgillerden olan yağlar insanın keyfini artırır. El bileklerine veya ayaklara birkaç damla sürülür ya da odaya yayılır.
Nefes alıp verme tedavisi: Bedenin oksijen gereksiniminin daha iyi karşılanması, bedenin doğal duruş şeklinin eski haline getirilmesi ve isteksizlik yaratan hislerin azaltılması için, rahat ve düzgün nefes alıp verme yeteneğinin yeniden kazanılması gerekir. Bu yöntem aracılığıyla iç gerilimler azalır.
Otogen egzersizleri: Telkin yoluyla iç organların işlevini yönlendiren sinir sistemine etki eden ve stresi azaltan bir rahaltlama tekniği. Kişi, bu tekniği grup içinde öğrenir ve tek başına uygulayabilir.
Ayurveda: Hint tedavi yöntemi. Vata, Pitta ve Kapha olarak adlandırılan üç Doşa, kişinin özelliklerini ve bünyesini belirler. Doşa’ların birbileri arasında bulunan oran ilişkisi, insanın ve bedeninin güçlü ve zayıf noktalarını açıklar. Denge bozulduğunda, yani Doşa’lardan biri hastalık derecesinde baskın hale gelir ya da zayıf düşerse, beden, hastalığa dönüşen sinyaller gönderir. Doşa oran ilişkisine uygun, sağlıklı sürülen bir hayat, sağlıklı beslenme, şifalı bitkiler, masajlar, buhar banyoları veya yoga teknikleri (bkz. aşağıda) yardımıyla Doşa’lara ve bedendeki ağırlıklarına etki edilip, insanlar iyileştirilebilir.
Cranio-Sacral tedavisi: Osteopatik bir tedavi türü. İskelet, kafatasından (cranium) kuyruk sokumuna (sacrum) kadar ince, neredeyse hissedilemeyen manipulasyonlarla gevşetilir ve böylece düşme ya da gerilim sonucu oluşabilen blokajların bozduğu beyin sıvısı ritminin normale dönmesi sağlanır. Ruhsal hastalıklara da yol açabilecek bu tür blokajlar, ayrıca ruhsal deneyimler sonucunda oluşabilir.
EFT veya MET: Bedendeki akupunktur noktalarına muayene amacıyla hafifçe vurularak, sorunlar giderilir ve duygusal blokajlar kaldırılır. Kişinin kendi kendine söyleyeceği bir “barışma cümlesiyle” sürekli bir değişim/iyileşme sağlanır.
Hipnoterapi: Hipnotik bir trans durumuna geçirilen kişi, hoş olmayan konularla yüzleşmeye ve yeni düşünme biçimlerini benimsemeye daha yatkın hale gelir. Yaygın olan önyargının aksine, kişi, istemediği hiçbir şeye zorlanamaz. Bu yöntemle, depresyon, uyku bozuklukları ve korku hallerinde başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Hayalgücüne dayanan rahatlama yöntemleri: Hayali gezintiler ve yapılan meditasyonlar sayesinde beden ve ruh öylesine rahatlamalı ki, olumsuz düşünce çıkmazları aşılıp, bunların yerini yeni olumlu imge ve düşünceler doldurabilsin.
Kinesiyoloji: Geçmişe dayanan olumsuz deneyimler, şimdiki davranışlarımıza engeller getirir ve bilinç altına itilen duygular, bedenimizin dengesini bozar. Kaslarda yapılan test sayesinde beden, olumsuz duyguların ilk olarak hangi yaşta yaşandığını hatırlar. Enerji önündeki engeller, oluştukları yaşta yok edilir ve yeni alternatiflerin şimdiki zamanda mümkün olması sağlanır. Bu yöntem, stresin azalması ve yeni seçimlerin mümkün olduğunun farkına varılması gibi büyük bür yarar sağlar. Olumsuz duygusal stres yok edildikten sonra, beden kendi kendini iyileştirme sürecini harekete geçirmek için, enerjisini sağlam hale getirir ve kullanır.
Sanat, müzik ve dansla tedavi: Çizim çalışmaları, müzik ve dans bütün toplumlarda daima tedavi yöntemleri olarak kullanılmıştır. Bunlar, bedene, duygulara ve ruha aynı anda hitap eder, kişinin kendi kendini daha iyi algılamasına, kendi kendini gerçekleştirmesine, bir şeyleri anlamasına, ifade etmesine yardımcı olur ve bu sayede kişilik bilincini ve kendi yeteneklerine olan inancını güçlendirir.
Osteopati: Osteopat (5 yıllık bir eğitim almış olmalıdır) “düşünen, gören ve bilen parmaklarla” bedenin derinliklerinde bulunan işlevsel bozuklukları algılar ve bunları sadece elleriyle hissederek, dinleyerek, takip ederek ve gerektiğinde destekleyici teknikler kullanarak ya da bilinçli manipulasyonlarla tedavi eder. Tedavi, bütün işlevsel sorunları olduğu gibi, iç organlardaki ve sinir sistemindeki hastalıkları da kapsar.
Jacobsen’in progresif kas gevşetme tekniği: Ayrı ayrı kas gruplarının bilinçli olarak gerilip, gevşetildiği kolayca öğrenilebilecek bir rahatlama yöntemi. Bu sayede beden bilinci ve rahatlama yeteneği bütünüyle artırılır. Ani stres drumlarında da kullanılabilir. Ayrıca, korkuların aşılmasında tedavi amaçlı olarak uygulanır.
Qi Gong: Çin meditasyon ve tedavi tekniği. Kozmik Qi nefes yoluyla bedene iletilir ve bedenin ulaşılabilir olması sağlanır. Yavaş hareketler, bedene yoğunlaşmayı ve nefesin akıcılığını kolaylaştırır.
Reiki: Evreni dolaşan yaşam enerjisinin ya da tanrısal enerjinin (Reiki), elin hastanın vücudunun üzerine koyularak, hastaya iletilmesi. Bu şekilde, engellere takılan enerji akışı yeniden sağlanır.
Shiatsu: Meridyenleri esas alan bir Çin masaj tekniği. Meridyenler ve akupunktur noktaları boyunca yapılan masaj, yaşam enerjisindeki engelleri kaldırır; sempatik sinir sistemi harekete geçirilir.
Yoga: Hindistandan gelen bir kendi kendini tanıma yöntemi. Bedenin çeşitli konumlara getirilir ve Hatha-Yoga’nın nefes alıp verme teknikleri yavaşça ugulanır. Böylelikle, gerilimi ve stresi azaltmak için, bedensel duyarlılığa ve iç birikime ulaşılır. Yoga, uzmanlardan öğrenilir ve kişi tarafından tek başına uygulanır.
SAFE® –Ebeveynler için güvenli eğitim:“SAFE® – Ebeveynler için güvenli eğitim” (Sichere Ausbildung für Eltern) projesi ebeveynleri ve ebeveyn olacakları daha hamilelikten itibaren çocukla güvenli bir bağ oluşturmayı desteklemek için geliştirilmiştir. “Güvenli bağ” demek çocuk ile ebeveynleri arasında duygusal seviyede, yüksek kalitede ve spesifik bir bağ anlamına gelir. Ailenin çocuğun sinyallerini (ağlamak, yüksek sesle seslenmek, gülümsemek ve diğer mimik ve bedensel hareketleri) ne şekilde algıladığı, nasıl yorumladığı ve nasıl cevap verdiği “Duyarlılık” olarak adlandırılır ve bağlanma kalitesi için en önemli etkendir. Bu durum eksik bilgiler veya geçmişten kalan veya şimdiki zamanda yaşanan sıkıntılı tecrübeler tarafından etkilenir ve çocukla olan bağa ve çocuğun gelişimine olumsuz etki edebilir. SAFE®‘in ağırlık merkezi ebeveynlere çocuklarının duygusal ihtiyaçlarına duyarlılıkla tepki vermelerini sağlamaktır. SAFE® 7. Hamilelik ayına kadar müstakbel ebeveynlere yönelmektedir ve çocuğun ilk yaşının sonuna kadar kapalı bir grup içinde gerçekleştirilir. (www.safe-programm.de)
Miyorefleks terapisi: Dr. Kurt Mosetter tarafından geliştirilmiş olan ve kasların (“myo” ) ağrı ve travma konusundaki tedavi yöntemi örn. ortopedi, modern batı tıbbı, psikoloji ve geleneksel Çin tıbbının birçok tekil perspektiflerini birleştirir. Bedenimiz sadece tek bir bütün halinde kusursuz işleyebilen karmaşık bir ağdır. Bu nedenle yaşamımız esnasında korunma veya mecburi tutumlar nedeniyle, çok fazla veya çok az hareket nedeniyle, farklı kaynaklara sahip fiziksel veya psikolojik travmalar gibi nedenlerle bu bütünlüğün dengeden çıkması olasıdır. Kasların uyum içindeki işbirliğinde sorunlar oluşması durumunda bu çeşitli bedensel alanlarda ağrılı yapılara neden olabilir. Miyorefleks terapisti bedenin hareket geometrisini yeniden oluşturmaya çalışır. Bunun için tedavi esnasında temel olarak kaslara yönelmektedir, zira bunlar beden içerisinde dengeli bir yük dağılımını sağlamalılardır. Bir diğer yardımcı olarak terapist geleneksel Çin meridyen sistemlerinden (enerji yolları) faydalanabilir. Örneğin idrar kesesi meridyeni bacakların arka tarafı boyunca tüm omurga üzerinden kafa ve gözlere kadar gider. Tüm bu yol boyunca çeşitli sorunlar çözüme kavuşabilir. Çin tıbbının öğretilerine göre idrar kesesi meridyeni korku duygusuna bağlanır. Sorunlar yukarıda bahsi geçen zihinsel travmalar veya bugünün süren korkuları nedeniyle oluşmuş olabilir. Miyorefleks terapinin tedavi endikasyonları şunlara bağlı tüm hastalıkları kapsamaktadır: kas, tendonlar, diskler, eklemler vs. gibi hareket gerecinin tüm hastalıkları, aynı zamanda işlevsel organ sorunları olan Tinnitus, baş ağrısı, migren, TME bozuklukları, işlevsel nefes alma gibi ve depresyon, tükenmişlik, kronik duygusal stres, anksiyete ve ADD / DEHB gibi psiko-travmatik yükler. (www.myoreflextherapie.de)
Wingwave® – Performans ve duygu koçluğu: Wingwave® hissedilebilir şekilde ve hızlıca performans stresini azaltan ve yaratıcılığı, zihinsel zindeliği ve çatışma dayanıklılığını yükselten bir performans ve duygu koçluğudur. Düşünceler, deneyimler ve duygular gibi kişisel stres tetikleyicileri Wingwave® ile duygusal seviyede düzenlenir. Wingave® çeşitli koçluk yaklaşımlarının etkili öğelerini kombine eden sertifikalı bir yöntemdir. Wingwave® bu nedenle psikoterapi değildir ve onun yerini tutamaz. Wingwave®-koçluğu özellikle ağır performans stresine karşı çok etkilidir. Bu mesleki yaşamda, eğitim esnasında veya sporda söz konusu olabilir. Wingwave® aynı zamanda akut yüklenme durumlarında da stres azaltım yöntemi olarak kullanılmaktadır. Wingave® akut stres anlarında blokajları çözmeye, tükenmişlik sendromlarını azaltmaya ve performans verimliliğini yükseltmeye yardımcı olabilmektedir. Çeşitli koçluk yaklaşımlarının kombinasyonuyla daha birkaç oturum sonrasında dahi büyük başarılar elde edilebilir ve performansta verimlilikler yükseltilebilir. Yüksek streste her iki beyin yarısının blokajı meydana gelir. Ancak bir çatışma sadece her iki beyin yarısının en iyi şekilde birlikte çalışmasıyla elde edilebilir. Bu ayrıca uykudaki REM uykusu evresinde gerçekleşir. Wingave® yönteminde “uyanık” REM evresi simüle edilir ve burada „Turbo vitesle“ duygusal yükler işleme alınarak blokajlar çözünür. Entregre NLP ve Kinesiyoloji öğeleri de ayrıca Wingave®‘in etkisini destekler ve güçlendirir
Eş, aile ve arkadaşlardan yardım
Psikolojik tedaviler
Peripartal ruhsal hastalığın oluşumunda genellikle ilgili kadının geçmişinde veya şimdiki yaşamında edindiği acı deneyimler belirleyicidir. Bu deneyimlerin işlenmesi, olumlu bir düşünme, hissetme ve davranış biçimine dönüştürülmesi yolunda psikolojik tedaviye başvurulması büyük bir yarar sağlayabilir.
Almanya’da söz konusu tedaviler yüksek öğrenim görmüş psikologlar (“Dipl.-Psych.” veya “Dr. phil.”), doktorlar (“Dr. med.”) psikoterapistler ve psikoterapi alanında doğal yöntem kullanan uzmanlar (“HPG”) tarafından yapılabilir. Bu meslek grupları psikoterapide kullanılan yöntemlerin en az birinde yıllarca süren bir eğitim tamamlamış olmak ve bilgilerini ek kurslarla sürekli olarak artırmak zorundadır.
Birbirinden son derece farklı birçok psikoterapi yöntemi bulunmasına rağmen, özellikle peripartal ruhsal hastalıkların tedavisine uygun bir yöntem yoktur. Tedaviye uygun yöntem, ilgili kadının temel sorunlarına, bireysel gereksinim ve eğilimlerine göre belirlenmelidir. Temelde hasta ve terapist arasındaki ilişki tedavinin başarısında belirleyicidir; başka bir deyimle bu başarı, ilgili kadının kendisini terapistin yanında ne kadar rahat, güvende ve anlaşılmış hissettiğine bağlıdır.
Ruhsal bir hastalık söz konusu olduğunda, psikoterapi Almanya’da yasal hastalık sigortasının ödeme kapsamına girer. Bunun için, tedavinin sigortaya bağlı doktorlar birliğinin kabul ettiği bir psikolog veya doktor psikolog tarafından yapılması ve dünya çapında sayıları 400’ü bulan tedavi yöntemlerinden sadece üçünün uygulanması şartı aranır. Masrafları hastalık sigortası tarafından karşılanan yöntemler, analitik psikoterapi, derinlik psikolojisi merkezli psikoterapi ve davranış terapisiden oluşur. Bunun için doktor havalesine gerek yoktur, fakat ilgili doktora dört aylık muayene parası ödenmişse, havale mümkündür. Psikoterapinin zorunluluğunun belirlenmesi, teşhisin yapılması ve özellikle her iki tarafta tedavinin önkoşulu olan karşılıklı güven ilişkisi kurulup kurulamayacağının kontrol edilmesi için, ilgili terapistle en fazla beş “deneysel seans” (analitik tedavilerde sekiz seans) yapılabilir. Daha sonra tedavi için hastalık sigortasına başvurulmalıdır. Tedavi sırasında terapistin değiştirilmesi son derece zor olmakla birlikte, ancak zorunlu bir gerekçelendirmeyle mümkündür. Hastalık sigortası tarafından ödenen saatlerde, kapsamı tedavi türüne bağlı olarak değişen bir üst sınır uygulaması bulunur. Buna göre, tedavinin devamına genellikle iki yıllık bir bekleme süresinin ardından izin verilir. Doğal veya alternatif yöntemlerle çalışan uzmanların ya da sigorta sözleşmesinde belirlenmiş olan sistemin dışında çalışan psikoterapistlerin uyguladığı tedaviler, genellikle ödeme kapsamına girmez. Ancak ikinci tedavi türünde, kabul edilen üç yöntemden biri kullanılıyorsa, hastalık sigortasına masrafların iade edilmesi için dilekçe verilebilir. Bunun için, sözleşmeli bir terapistin yanında uygun bir bekleme süresi boyunca tedavi olanağı bulunmaması şartının yerine getirilmesi gerekir. Diğer durumlarda, hasta, tedaviyi kendi mali olanaklarıyla karşılamak zorundadır. Tedavi bedeli, seans başına 60 ila 100 Euro arasındadır. Seansların sıklığı, uygulanması gereken yönteme ve işlenen sorunlara göre büyük oranda farklılık gösterir. Bu tür bir yatırım, klasik yöntemlerle istedikleri sonuca ulaşamamış kadınlara yarar sağlayabilir. “Serbest” psikoterapistlerden genellikle bekleme süresi olmaksızın ya da kısa bir bekleme süresiyle randevu alınabilir.
Özel hastalık sigortalarının psikoterapi masraflarını üstlenmesi oldukça farklı düzenlendiğinden, gerektiğinde ilgili sigortadan bilgi alınmalıdır.
Burada, uygun tedavi biçiminin bulunmasını kolaylaştırmak için, yöntemler arasındaki farklılık kriterlerinin ortaya koyulması gerekir. Bu kriterler pratikte giderek daha az görülen aşırı farklılıklar gösterir. Özel ve yasal hastalık sigorta sisteminde öngörülmüş olmasa da, Almanya’da günümüzde psikoterapi alanında yapılan çalışmalarda farklı yöntemlerden yararlanma yaklaşımı görülmektedir. Öyle ki, davranış terapisi alanında çalışan bir psikoterapist belirli bir semptomda, tıp ve psikanaliz eğitimi almış olan bir meslektaşıyla son derece benzer bir yöntem kullanabilir. Bu durum, öncelikle şimdiki yaşam durumunun somut davranış değişimi sayesinde sağlamlaştırılmasının ve sorunların üstesinden gelme stratejileri uygulanmasının ve ardından geçmişe dayanan nedenlere yönelmenin hastaya yararlı olacağı yönündeki ortak mesleki deneyimden kaynaklanabilir. Sonuç itibarıyla, belki de diğer hastaların da tavsiyesi doğrultusuda, psikoterapistler hakkında kişisel bir izlenim edinmekten başka bir çözüm bulunmamaktadır. Ayrıca, ana yönteme ek olarak sunulabilecek diğer yöntemler hakkında bilgi edinmek, yararlı olabilir. İnternet sayfamızda bulunan ve Almanya genelindeki uzmanları kapsayan liste de, bu yönde bir yardım sağlamaktadır (bkz. yerleşik uzmanların listesi).
EFT – Emotional Freedom Techniques (Duygusal Özgürlük Teknikleri):Akupunktur prensiplerine dayanır.Vurma tekniğiyle belli meridyenler uyarılır.Vurma sırasında hasta, kendini kabul ve onu rahatsız eden duygusunu kabulle ilgili tümceler kurar.EFT, doğrudan rahatsız edici duygu üzerinde çalışır.Burada hedef, bunu çözmek ve duyguların ve dolayısıyla da davranışın değiştirilmesi için yeni fırsatlar oluşturmaktır.Bu bağlamda korku ve ret, güven ve sevince dönüşebilir.EFT, yoğun bir biçimde kapalı olanı açma etkisi gösterir.Örneğin çocukluktaki, gömülü hatıralar açığa çıkabilir.Bunu zamanında fark etmek ve böylece ortaya çıkan duyguları sınıflandırmak için dikkatli ve özenli bir şekilde davranmak önemlidir.Bununla birlikte EFT, özellikle travmatik deneyimlerden sonra dengeleme için de kullanılır.
Geçmişe dayalı yöntemler – Şimdiki yaşama dayalı yöntemler
İlk kategoride, geçmişte, özellikle çocuklukta geçen ve bilinçsiz olarak da güncel sorunlarda etkisi bulunan olaylar, tedavinin merkezini oluşturur. Burada ağırlıklı olarak analitik yöntemler (örneğin psikanaliz, analitik psikoloji) ve bunlardan türemiş olan derinlik psikolojisine dayanan yöntemler (örneğin transaksiyon analizi, hipnozla psikoterapi, katatim düşlemsel psikoterapi). İkinci kategoride ağırlık güncel davranış ve yaşama verilerek, bunların alıştırma yoluyla yeni davranış biçimlerine dönüştürülmesine çalışılır. Bu alanda öncelikle davranışçı terapi yöntemleri kullanılır (örneğin algılamacı-davranışçı terapi, diyalektik davranışçı terapi).
Interaktif yöntemler – Hastanın aktif olduğu yöntemler
İlk kategoride terapist yoğun olarak soru ve yönlendirme aracılığıyla tedavi sürecine müdahale eder; sorun üzerinde hastayla birlikte çalışılır. Davranış terapi ve derinlik psikolojisi yöntemleri, bunlardandır. İkinci kategoride ise, terapist tedavi sürecine asgari ölçüde müdahale eder; hasta rahatça sorunları ve bunlarla bağlantılı olan duygu ve düşünceleri hakkında konuşur (örneğin klasik psikanaliz).
ROMPC – Relationship oriented meridian based Psychotherapy and Councelling (İlişki odaklı meridyen bazlı psikoterapi ve danışmanlık):Rüya terapisinin, tedavi edici ilişkiyle travmatik bir deneyimin bilişsel olarak işlenmesinin, bilincin erişimine açık düzeyleriyle lenf sisteminin düzeyini birleştiren bir yöntemi.Bu, beynin, tehdit karşısında bilinç öncesi şimşek hızında tepki ve böylece hayatta kalmamızın güvencesinden sorumlu olan kısmıdır.Bu düzey, travmatik bir deneyimden sonra her defasında yeniden etkili olan ve böylece sürekli yeniden stres belirtilerine boğulmaya ve paniğe neden olan tetikleyicilerin bilerek ayrılmasıyla ilgilidir.Beynin ve bilincin iki düzeyine bilerek erişim, duygusal yüklerin ve bunların tetikleyicilerinin tamamen çözülmesini ve bunlardan kurtulmayı sağlar.
Konuşma merkezli yöntemler – Beden merkezli yöntemler
İlk kategoride sorunlar, “üzerinde konuşularak” ele alınır (örneğin konuşma terapisi, davranış terapisi, analitik yöntem). İkinci kategoride ise, ruhsal sorunların kaynağının bedende bulunduğu varsayılarak, bilinçli olarak yapılan hareketler, masajlar ve temaslarla, hastanın bilinç kazanmasına ve degiştirilmesine çalışılır. Biyodinamik beden psikoterapisi, hakomi, yoğunlaştırıcı hareket terapisi, casriel-bonding-psikoterapi, somatic experiencing. Beden merkezli yöntemler, günümüzde beyinle ilgili olarak edinilen yeni biyolojik bilgiler sayesinde daha büyük bir önem kazanmaktadır. Geniş anlamda bunlara müzik ve şekillendirme terapileri de dahil edilebilir; beden burada yaratıcı bir araçla kendini ifade eder.
Bozukluk merkezli yöntemler – Yetenek merkezli yöntemler
İlk kategoride semptomlar ve bozuk yaşam gelişimi veya sorunlu davranma, düşünme ve hissetme biçimleri, tedavinin merkezinde yer alır. Klasik analitik, derinlik ve davranış psikolojisine dayalı yöntemler, bunlardandır. İkinci kategoride ise insanın rahatsız edici olaylara karşı koymak için geliştirmiş olduğu yetenekler kullanılır ve bunların geliştirilmesine çalışılır. Buradaki temel düşünce, her insanın kendi kendini iyileştirecek enerjiye ve stratejilere sahip olduğu, bunların aktif hale getirilebileceği, genişletilebileceği ve ayrıca değiştirilebileceği şeklindedir. Belirtiler daha çok “hastalık durumunu” aşma çabaları olarak kabul edilir. Psikodinamik düşlemsel travma terapisi, EMDR ve ego-state-terapi bunlara verilebilecek belli başlı örneklerdir.
Genelci yöntemler – Belirli konulara yönelen yöntemler
İlk kategori hastalığın türü ve oluşumundan bağımsız olarak çalışırken, ikinci kategori belirli hastalık biçimlerine ve bunları oluşturan nedenlere yönelir. Özellikle travmatik deneyimlerin PPD vakalarında önem taşıyabilecek özellikteki tedavi yöntemleri bu kapsama girer. Bu yöntemler, geçmişlerinde özellikle rahatsız edici ve aşılmamış olayların vuku bulduğu kadınlara yönelir. Bu olaylara verilebilecek örnekler şunlardır: Kadının bizzat erken doğumla dünyaya gelmiş olması, çocukluğunda hastanede uzun süre yatmış olması, bağlantısı bulunan kişilerden erken ayrılmış olması ya da bu kişilerin kendisini ihmal etmiş olması, cinsel, ruhsal ya da bedensel şiddete maruz kalmış olması, anne olarak travmatik doğum deneyimleri yaşamış olması. Bu tür durumlarda özel bir travma terapisi büyük yarar sağlayabilir. Travma terapisi yöntemlerine EMDR terapisi, psikodinamik düşlemsel travma terapisi, diyalektik davranış terapisi örnek olarak verilebilir. Sertifikalı uzmanların adresleri, www.degpt.de internet sayfasında bulunmaktadır.
Bilgilendirme amaçlı diğer bir kaynağa, Kadın Sağlığı Çalışma Birliği Tescilli Derneği’nin (AKF e.V.) www.akf-info.de adlı internet sayfasından, “Publikationen” (yayınlar) başlığı altında PDF dosyası halinde bulunan ve “Kadınlara yönelik psikoterapide kalite kriterleri” (“Qualitätskriterien für eine frauengerechte Psychotherapie”) başlığını taşıyan bir broşür halinde ulaşılabilir.
Çeşitli psikoterapi biçimleri hakkındaki bilgilere, örneğin şu internet adresinden ulaşabilirsiniz: de.wikipedia.org/wiki/Psychotherapie#Psychotherapieverfahren veya www.medizinfo.de/psychotherapie
Bunlardan birkaçının tanımlanması yerinde olacaktır:
Analitik psikoterapi
Genel bir kişilik analizi yapılmaz. Hasta, belirtilere yol açan sorunları açıklamak ve yeni davranış biçimleri kazanmak için yaşamındaki olayları gözden geçirir. Terapist oldukça pasiftir. Hasta hatırlar, hayal gücünü kullanır ve anlatır.
Aile terapisi / Sistem terapisi
Hastalık bireysel rahatsızlıktan değil, bozuk aile ilişkilerinden kaynaklanır. Farklı mücadele yöntemleri ortaya çıkar. Bu yüzden, ilişki yapısının incelenmesi önemlidir. Aileninin süregelen iletişimi sorgulanır, yeni iletişim biçimleri ve ilişki türleri denenir.
Konuşma terapisi
Tedavi gören kişi hasta değil, müvekkildir. Terapist ve müvekkil arasında yapılan konuşmalar, açıklık, katılım, yargılamaksızın anlama ve gerçeklik üzerine kuruludur. Güncel yaşantılar, deneyimler ve duygular merkezde yer alır, kabul edilir ve bunlara olumlu bir yaklaşım gösterilir. Terapistin empatisi, müvekkilinin bütün duygu ve düşüncelerini yargılamadan kabul etmesi, müvekkilin kendine olan saygısını, kendine verdiği değeri ve kişilik bilincini artırır.
Geştalt terapisi
Önemli olan şimdiki zamandır, geçmiş bitmiştir. Asıl olan anlık duygulardır, neden sorusuna cevap aramak gereksizdir. Deneyim, açıklamadan daha önemlidir. Gerçek gereksinimler ortaya çıkarılmalı ve özgürce yaşanabilmelidir. Hedefler şunlardır: Duyguları yaşamak, çevreyi ve aynı çevrede yaşayan insanları algılamak, bilinçli olarak sorunların üstüne gitmek, iç diyalogla kendi kendini desteklemek, kendinden sorumlu bir biçimde hareket etmek. Müvekkil tarafından betimlenen bütün kişiler ve duygular, kendiliklerinden konuşur. Terapist, yalnızca destekleyici ve yönlendirici bir işleve sahiptir.
Psikodram
Genellikle bir grup terapisi şeklinde sunulur. Geçmiş, şimdiki zaman ya da hayali sahneler tekrar canlandırılır. Kişi, kendi rolünü baş aktör olarak oynayabilir ve diğer grup üyelerini kendi sahnesinde aktör olarak kullanabilir. Oyunda, çatışmalar ve sorunlar temsili olarak canlandırılır ve farlı çözümler denenir. Ardından bir değerlendirme yapılır.
Derinlik psikolojisi merkezli psikoterapi
En önemli konu, güncel çatışma ve sorunların çözülmesidir. Bu amaçla, çocukluk ve gençlik anıları tekrar canlandırılır. Analitik psikoterapiye oranla daha güçlü bir tedavi ilişkisi bulunur. Terapistler konuşmaya daha aktif olarak katılır, sorular yöneltir ve kendi gözlemlerini anlatır. Daha sonra yeni stratejilerin ve davranış biçimlerinin geliştirilmesine ve bunların günlük yaşamda uygulanmasına çalışılır.
Transaksiyon analizi
İnsanın kişiliği, ruhsal yönden sağlıklı bir yaşam sürülmesi için bir dengeye oturtulması gereken üç benlikten oluşur: Çocukluk dönemindeki deneyimlerin belirlediği ve özgür olması gereken çocuk benliği, içinde bulunduğu durum ve zamana tarafsız, düşünceli ve özenli tepkiler vermesi gereken yetişkin benlik, anne ve babalar, otoriteler ve sosyal normlar tarafından belirlenmiş olan, yapıcı ve koruyucu olması gereken ebeveyn benlik. Belirli bir benliğin ağırlıklı olarak yaşanmasından ötürü, insanlar arasındaki karşılıklı ilişkiler sürekli tek taraflı olarak aynı benlik durumlarından gelişiyorsa, insanları adeta değişmez ve zararlı davranış biçimlerine iten “oyunlar” ortaya çıkar. Ruhsal olarak zayıf düşmemek, kişilik bilincini ve sorumluluğunu geliştirmek ve ayakta tutmak için, ilgiye duyulan gereksinim, bir ömür boyu karşılanmalıdır. Bu yüzden, terapist-müvekkil ilişkisi koruyucu ve ilgi dolu bir özellik taşır.
Davranış terapisi
Davranış öğrenilir, ancak yeni bir davranış biçimi kazanıldığında, unutulabilmelidir. Terapinin somut hedefleri ele alınır ve üç zeminde incelenir: Algılama, davranış ve bedensel belirtiler. Daha sonra, hastayla birlikte bir tedavi planı yapılır ve yeni düşünme, davranış ve iletişim biçimlerinin kazanılması için yöntemler geliştirilir.
Bedensel psikoterapi
Bedensel psikoterapi normalde zor tedavi edilebilen sorunlara ulaşım sağlayan ve sözel iletişim ve refleksiyonun yetersiz olduğu zamanlarda iyileşme imkanları sağlayan bir terapi şeklidir. Bu özellikle psikosomatik şikayetler, semptomlar ve hastalık belirtileri için geçerli olsa da sadece bunlarla sınırlı değildir. Tutumlarımız, duygularımız, hislerimiz ve ruh hallerimiz anlayış ve kavrayıştan sadece kısıtlı olarak etkilenirken toplam organizmanın bilinçli farkındalığı etkin olduğundan ötürü bedensel psikoterapi büyümek ve değişmek için bir geçit yolu olarak hizmet eder. Aşağılama veya bir darbeden kaçınarak eğilmiş ve yıllar boyunca bu yüzden kısalmış olan bir boyun ne anlayışla ne de fizyoterapiyle sürekli dik duracak konuma getirilemez. Ancak “Ensede bulunan korku” çözüldüğünde ve saptanmak yerine bizzat deneyimlendiğinde bu büzülme azalabilir. Zira eski korku da bu durumda – yani artık korkunun geçerli olmadığının net bilincinde – tehlikenin artık geçmiş olduğunun farkına varır. Takılı kalmış duyguların ve öz düzeltim terapi esnasında kişiselleştirilmiş olduğu için çeşitli yönlerde vurgulanır; bunların etkileşimi “Eski yüklerden” kurtulma, yaşam enerjisinin derinlemesine atması için yoğun bir deneyim ve net davranış biçimleri sağlar. (www.koerperpsychotherapie-dgk.de)
Psikofarmaka terapileri
Beden ve ruh arasında yeniden bir denge oluşturmak için, çoğu zaman ilaçlara ihtiyaç duyulur. Ancak psikofarmaka terapisi kadının kişisel sorunlarının örtülmesine yol açmamalıdır. Ağır depresyon ve psikozlarda ilaç kullanılması zorunludur, ancak bu uzman doktorla (psikiyatrist, nörolog) sıkı bir işbirliği içinde yapılmalıdır. Günümüzde, emzirme döneminde kullanılabilen ilaçlar bulunmaktadır (bununla ilgili bilgiler için: www.embryotox.de, www.motherisk.org). Eğer anne emzirmek istiyorsa, bu ilaçları tercih etmesi tavsiye edilir, çünkü çocuğun zorunlu olarak sütten kesilmesiyle ortaya çıkan başarısızlık duyguları ve hormonal değişim nedeniyle depresyon daha şiddetli bir hale gelebilir.
Ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan çeşitli psikofarmaka türleri bulunur.
Antidepresifler
Antidepresifler genel olarak üç bölüme ayrılır: 1. trisiklik ya da tetrasiklik antidepresifler, 2. seratonin geri alım inhibitörleri ve 3. MAO inhibitörleri. Antidepresifler, beyinde bulunan transmitterlerin dengesini tekrar oluşturma görevi görür. Nörotransmitterler, sinir hücreleri arasındaki bilgi iletiminde taşıyıcı rolü oynayan aracı maddelerdir. Özellikle nörotransmitter noradrenalinin depresyonun oluşmasına yol açtığı görülür. Antidepresflerin kullanımında şu noktalara dikkat edilmelidir:
İlaç düzenli olarak ve doktorun talimatlarına göre alınmalıdır. Ancak 10 ilâ 20 gün sonra etkisini gösterir. Ağzın kuruması, baş dönmesi, kabızlık, terleme ya da kalp atışlarının hızlanması gibi yan etkiler görülebilir. Her insan, aynı ilaca farklı tepkiler verdiği gibi, bu tepkilerin yoğunlukları da birbirinden farklıdır. Rahatsız edici yan etkiler genellikle bir hafta sonra kaybolur. İlacın alınması gereken süre, bireye göre değişir. Preparatın alınması, kesinlikle kişinin kendi kararıyla kesilmemelidir! Antidepresifler, sakinleştiricilerin ve uyku ilaçlarının aksine, bağımlılık yapmaz. Bedende biyokimyasal denge sağlandıktan sonra, ilaçlara gerek duyulmaz.
Korku azaltıcı ilaçlar (tranquilizer)
Korku azaltıcı ilaçlar, tranquilizer veya benzodiazepin olarak da bilinirler. Benzodiazepinler, tranquilizerlerin (İng: sakinleştirici) en yaygın grubudur. Korku ve huzursuzluk halleri, motorik gerilim, aşırı hassasiyet ve tepki durumlarının tedavisinde kullanılırlar. Aşırı dozajda yorgunluğa ve konsatrasyon zayıflığına neden olurlar. Bunun dışında, genellikle oldukça kolay hazmedilebilirler. Tranquilizerler, uzun süre kullanıldıklarında bağımlılık yaratabileceklerinden, genellikle kısa bir dönem için alınmalıdır.
Antimanik ilaçlar (çift yönlü hastalıklarda kullanılan ilaçlar)
Bir kadının doğumdan sonra mani yaşayıp yaşamadığı, şu belirtiler sayesinde anlaşılır: Üst düzeyde bulunan bir ruh hali, uyku ihtiyacında azalma, çok hızlı bir konuşma temposu, ani düşünceler, dikkatin kolayca dağılması, aktivitelerde aşırı bir artış ya da yargı yeteneğinin bozulması.
Maniler çoğunlukla lityum, nöroleptik, karbamazepin ve valproik asitle tedavi edilir. Lityum tedavisi sırasında, ilgili kadının kanındaki lityum oranı dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir, aksi halde, aşırı dozaj tehlikesiyle karşı karşıya kalınır. Lityum metalik bir elementtir ve doğada minerallerin, maden suyunun, bitki ve hayvan dokularının ve çok az miktarda insan dokularının içinde yalnızca tuz halinde bulunur. Lityum kısmen ciddi yan etkilere neden olur, ancak bu durum küçük dozajların güne yayılmasıyla engellenebilir. Bu sayede, yan etkiler belirli bir süre sonra kaybolur. Lityum bağımlılık yapmaz ve tedavinin sıkı bir kontrol altında yapılması halinde, risksiz bir tedavi yöntemi olarak kabul edilir.
Lityumda olduğu gibi, kandaki karbamazepin veya valproik asit seviyesi düzenli olarak kontrol edilmelidir. karbamazepin ve valproik asit esasen antiepileptik etki gösteren, bipolar bozuklukların kesin ve ruh halini düzeltici tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar genellikle lityumun sonuç vermediği, hazmedilemediği ya da lityum kullanımına engel oluşturan başka nedenlerin bulunduğu durumlarda kullanılır. Burada da yan etkiler görülebilir.
Antipsikotik ilaçlar (nöroleptikler)
Anne, psikoz belirtileri taşıyorsa, nöroleptikler adı verilen antipsikotik ilaçların kullanılması gerekir. Bu ilaçlar, beyindeki biyokimyasal dengenin yeniden oluşturulmasını sağlar ve halüsinasyon, çılgınca hayaller ya da ruhsal bozukluk gibi psikotik semptomları tedavi eder. Kısmen ciddi olan yan etkiler uykusuzluk, ağız kuruluğu, kabızlık ve baş dönmesinden, kas ağrıları, şiddetli titreme, kasılma ve hareketlerin yavaşlamasına kadar uzanır. Çoğu zaman bu yan etkileri sınırlamak için, ek ilaçlar kullanılır. Doktorun psikotik semptomları ortadan kaldıran ve aynı zamanda yan etkileri sınırlayan uygun bir dozaj belirlemesi gerekir.
Uyku ilaçları (hipnotikler)
Uyku bozuklukları, postportal hastalığı bulunan kadınlar için bir sorun teşkil eder. Uyku isteğini uyandıran ve yatıştırıcı etkisi bulunan her ilaç, uyku ilacı veya hipnotik olarak adlandırılabilir. Bu nedenle, hipnotiklerde (= uyku ilaçları) belirgin sınırlarla birbirinden ayırt edilemeyen bir ilaç grubu söz konusudur. Korku azaltıcı ilaçlar kimi zaman annelerde uykusuzluğa yol açan korku çıkmazının aşılmasını sağlar. Bu özellikleriyle korku azaltıcı ilaçlar, örneğin benzodiazepinler, içinden çıkılamayan uykusuzluk sorununun çözümüne yardımcı olan bir yöntem teşkil eder. Antidepresifler de bazen uykuya yardımcı olur. Hemen hemen bütün uyku ilaçlarının bağımlılık yapma riski bulunduğu dikkate alınmalıdır.
Klinik tedavisi
Ağır bir depresyon, intihar düşünceleri, psikoz durumunda ya da anne rahatsız edici bir çevre içinde bulunuyorsa, annenin bir klinikte kalması zorunludur. Annenin klinikte tedavi edilmesi, çocuğundan ayrılmak zorunda olduğu anlamına gelmez. Anneyle çocuğun birbirinden ayrılması, birçok durumda tedavi üzerinde olumsuz bir etki gösterir. Ağır bir hastalık halinde, ilk sıralar bebek kliniğe alınmasa da, klinik, çocuğun daha sonra annesinin yanına alınmasına uygun bir yer olmalıdır. Anne ve çocuğa yönelik bu tür birimlerin sayısı Almanya’da ne yazık ki henüz ihtiyacı karşılayacak kadar yüksek değildir. Bu birimlerin sunduğu tedavi, uzman ve mekan olanakları, birbirinden çok farklıdır. Bu yüzden ilgili, kurumlarla ilgili ayrıntılı bilgileri birbirleriyle karşılaştırarak, incelemeli (bkz. Anne-çocuk birimleri) ve gerektiğinde ilgili kuruluşun yetkilileriyle bağlantıya geçmelidir (bkz. İletişim). Örneğin, anne ve çocuk arasında karşılıklı etkileşim terapisi sunan iyi bir birim seçmek, belki de aileden mekansal olarak daha da uzaklaşmak pahasına da olsa, daha yararlı olur, çünkü burada yapılan tedaviler daha hızlı sonuç verir.
Bakım olanakları
Anne, ailesinden ya da arkadaş çevresinden yeterli destek bulamıyorsa, masrafları kısmen hastalık sigortası tarafından da karşılanan çeşitli bakım olanakları bulunmaktadır.
Anne bakıcısı: Anne bakıcısı, anneye “annelik” eder. Gevşeme, rahatlama teknikleri ve kendini toparlama egzersizleri gösterir, sağlık ve diğer sorunlarla ilgili danışmanlık yapar, annenin son derece iyi beslenmesini sağlar, bebeğin bakımına yardım eder ve ev düzenini organize eder. (www.muetterpflege.de)
Aile bakıcısı: Aile bakıcısı, evin düzenini sağlar ve çocuklarla ilgilenir. (Caritas ve Diakonie)
Doula’lar: Doula’lar (Yunanca “Doulalei” = kadının hizmetçisi, yardımcısı) doğum sürecinde kadının yanında olur, iyi bir doğum ortamının oluşmasını sağlar, kadına rahatlama teknikleri gösterir ve anneyle çocuk arasındaki bağı güçlendirirler. (www.doulas-in-deutschland.de, www.doula-info.de)
Hormon tedavileri
Postpartal hastalığı bulunan kadınların tiroid bezi ve hormon durumunun kontrolü, doğumun ardından tiroid bezinde ve hormonal dengede sorunlar oluşabileceğinden, sürekli olarak doktor tarafından yapılmalıdır. İlgili kadınlar bu konuda bir endokrinologa başvurmalıdır. Endokrinologun hormon değişimlerini teşhis etmek için yaptığı hormon testleri çoğu zaman bütün bir güne yayılır. Alınan tükürükte yapılan hormon testleri günümüzde hâlâ sıkça yapılan kan testlerinden daha kesin sonuçlar verir. Doğal olarak, ultraşal yöntemi de kullanılmalıdır. “Hap” gibi sentetik hormonların alınması da çoğu durumda depresyonu atırır, hatta depresyonun ortaya çıkmasına neden olur. Doğal progesteron, sentetik hormonlara alternatif olabilir. Bu madde yam kökünden elde edilir ve progesteron kremi olarak çıkarılabilir. Doğal olduğundan, sentetik progestogenlerden farklıdır. Doğal progesteron antidepresif etki gösterir ve doğumdan sonra, progesteron eksikliği durumunda ve premenstrual (menstrüasyon öncesi) sendromda (PMS) başarıyla kullanılabilir.
Bunun yanı sıra, hayıt ve karayılan kökü gibi bitkilerden elde edilen fito hormonlar da uygulama aşamasındadır.
Eski bir ebe bilgeliği olarak bilinen en doğal çözüm, ilgili kadının kurutulmuş ve toz haline getirilmiş plasentasının belirli bir dozda alınmasıdır. Bununla birlikte, plasentadan homeopatik maddeler üretilebilmektedir.
Plasenta profilaksisi (PDF)
Progesteron-profilaksisi (PDF)
Doğal yöntemlerle yapılan tedaviler
Hafif depresyonların kontrol altına alınmasında ya da ağır vakalarda yapılan ilaç tedavisini veya psikoterapiyi destekleyici olarak kullanılan doğal tedavi yöntemleri, her geçen gün daha fazla kadın tarafından keşfedilmekte. Genel tıp doktorlarının ya da doğal tedavi yöntemleriyle çalışan kişilerin kontrolü altında uygulanabilecek tedavilerden bazıları şunlardır:
Bach çiçek terapisi
Edward Bach’a göre hastalık, daha yüksek bir benlikle kişilik arasındaki çatışmanın bir sonucudur. Her karakter özelliği ya güçlülük ya da zayıflık olarak yaşanabilir. Bach çiçekleri güçlü yönlerin yaşanmasına yardımcı olmayı amaçlar. Doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanamamaktadır.
Homeopati
Samuel Hahnemann, hastanın iyileşmesi için, hastalığa yol açan bir maddenin, aynı hastalığı iyileştirebileceğinin ve tedavide aynı maddenin kullanılması gerektiğinin farkına varmıştır. Örneğin, hastanın ateşini hafifçe yükselten bir madde, hastaya çok az bir dozda verildiğinde, ateşi düşürebilmektedir. İlk kullanmda görülen olumsuz etki, seçimin doğruluğunu gösterir.
Fito terapi
Şifalı bitkiler, hayvanlar tarafından da sezgisel olarak doğru kullanılmaktadır. Bu bitkiler, insanların kullandığı en eski, en çok kabul gören ve en doğal tedavi maddeleridir.
Vitamin, mineral, mikro element tedavileri
Özellikle B vitamini, kalsiyum, magnezyum, folik asit, potasyum, çinko ve omega-3 yağ asitleri belirli aralıklarla destekleyici olarak verilir.
Alternatif tıp vaya tamamlayıcı tıp tedavileri
Bu bölümde, günümüzde uygulanan sayısız diğer tedavi yöntemlerinden birkaçı ele alınmaktadır.
Akupunktur: İç dengenin (Yin+Yang) yeniden oluşturulması için kullanılan geleneksel Çin tıbbı. Tedaviyi destekleyen ve ruhsal dengenin oluşturulmasını sağlayan bir yöntem olarak kullanılabilir. Bu tedavi doğal yöntemlerle çalışan kişiler, doktorlar ya da doğumdan sonraki 6-8 haftalık süre boyunca ebeler tarafından uygulanabilir. Akupunktur, depresif durumun baş gösterdiği doğumdan sonraki 6-8 hafta içinde uygulandığında, ruh halinin düzelmesine ve ruhsal dinginliğin sağlanmasına katkıda bulunur.
Aroma terapisi: Eterik (uçucu) yağların etkisi eski çağlardan beri bilinmektedir. Aromalar sayesinde vücudun kendi kendini iyileştirme dinamikleri harekete geçirilir ve uyarılır. Bunun için yalnızca saf eterik yağların kullanılması gerekir (aromalı yağlar buna uygun değildir). Saf eterik yağlar bitkilerden elde edilir ve farklı etken maddelere sahip 300 kadar bileşen içerir. Eterik yağlar yüksek bir yoğunluğa sahip olmakla birlikte, baharatlardan 50 kat daha etkilidir. Yağlar, aromatik uyarımlarla limbik sisteme etkide bulunur, aynı zamanda deriden de kolayca alınır, kan dolaşımıyla vücuda dağılır ve bu şekilde tüm vücutta bir etkili olurlar. Turunçgillerden olan yağlar insanın keyfini artırır. El bileklerine veya ayaklara birkaç damla sürülür ya da odaya yayılır.
Nefes alıp verme tedavisi: Bedenin oksijen gereksiniminin daha iyi karşılanması, bedenin doğal duruş şeklinin eski haline getirilmesi ve isteksizlik yaratan hislerin azaltılması için, rahat ve düzgün nefes alıp verme yeteneğinin yeniden kazanılması gerekir. Bu yöntem aracılığıyla iç gerilimler azalır.
Otogen egzersizleri: Telkin yoluyla iç organların işlevini yönlendiren sinir sistemine etki eden ve stresi azaltan bir rahaltlama tekniği. Kişi, bu tekniği grup içinde öğrenir ve tek başına uygulayabilir.
Ayurveda: Hint tedavi yöntemi. Vata, Pitta ve Kapha olarak adlandırılan üç Doşa, kişinin özelliklerini ve bünyesini belirler. Doşa’ların birbileri arasında bulunan oran ilişkisi, insanın ve bedeninin güçlü ve zayıf noktalarını açıklar. Denge bozulduğunda, yani Doşa’lardan biri hastalık derecesinde baskın hale gelir ya da zayıf düşerse, beden, hastalığa dönüşen sinyaller gönderir. Doşa oran ilişkisine uygun, sağlıklı sürülen bir hayat, sağlıklı beslenme, şifalı bitkiler, masajlar, buhar banyoları veya yoga teknikleri (bkz. aşağıda) yardımıyla Doşa’lara ve bedendeki ağırlıklarına etki edilip, insanlar iyileştirilebilir.
Cranio-Sacral tedavisi: Osteopatik bir tedavi türü. İskelet, kafatasından (cranium) kuyruk sokumuna (sacrum) kadar ince, neredeyse hissedilemeyen manipulasyonlarla gevşetilir ve böylece düşme ya da gerilim sonucu oluşabilen blokajların bozduğu beyin sıvısı ritminin normale dönmesi sağlanır. Ruhsal hastalıklara da yol açabilecek bu tür blokajlar, ayrıca ruhsal deneyimler sonucunda oluşabilir.
EFT veya MET: Bedendeki akupunktur noktalarına muayene amacıyla hafifçe vurularak, sorunlar giderilir ve duygusal blokajlar kaldırılır. Kişinin kendi kendine söyleyeceği bir “barışma cümlesiyle” sürekli bir değişim/iyileşme sağlanır.
Hipnoterapi: Hipnotik bir trans durumuna geçirilen kişi, hoş olmayan konularla yüzleşmeye ve yeni düşünme biçimlerini benimsemeye daha yatkın hale gelir. Yaygın olan önyargının aksine, kişi, istemediği hiçbir şeye zorlanamaz. Bu yöntemle, depresyon, uyku bozuklukları ve korku hallerinde başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Hayalgücüne dayanan rahatlama yöntemleri: Hayali gezintiler ve yapılan meditasyonlar sayesinde beden ve ruh öylesine rahatlamalı ki, olumsuz düşünce çıkmazları aşılıp, bunların yerini yeni olumlu imge ve düşünceler doldurabilsin.
Kinesiyoloji: Geçmişe dayanan olumsuz deneyimler, şimdiki davranışlarımıza engeller getirir ve bilinç altına itilen duygular, bedenimizin dengesini bozar. Kaslarda yapılan test sayesinde beden, olumsuz duyguların ilk olarak hangi yaşta yaşandığını hatırlar. Enerji önündeki engeller, oluştukları yaşta yok edilir ve yeni alternatiflerin şimdiki zamanda mümkün olması sağlanır. Bu yöntem, stresin azalması ve yeni seçimlerin mümkün olduğunun farkına varılması gibi büyük bür yarar sağlar. Olumsuz duygusal stres yok edildikten sonra, beden kendi kendini iyileştirme sürecini harekete geçirmek için, enerjisini sağlam hale getirir ve kullanır.
Sanat, müzik ve dansla tedavi: Çizim çalışmaları, müzik ve dans bütün toplumlarda daima tedavi yöntemleri olarak kullanılmıştır. Bunlar, bedene, duygulara ve ruha aynı anda hitap eder, kişinin kendi kendini daha iyi algılamasına, kendi kendini gerçekleştirmesine, bir şeyleri anlamasına, ifade etmesine yardımcı olur ve bu sayede kişilik bilincini ve kendi yeteneklerine olan inancını güçlendirir.
Osteopati: Osteopat (5 yıllık bir eğitim almış olmalıdır) “düşünen, gören ve bilen parmaklarla” bedenin derinliklerinde bulunan işlevsel bozuklukları algılar ve bunları sadece elleriyle hissederek, dinleyerek, takip ederek ve gerektiğinde destekleyici teknikler kullanarak ya da bilinçli manipulasyonlarla tedavi eder. Tedavi, bütün işlevsel sorunları olduğu gibi, iç organlardaki ve sinir sistemindeki hastalıkları da kapsar.
Jacobsen’in progresif kas gevşetme tekniği: Ayrı ayrı kas gruplarının bilinçli olarak gerilip, gevşetildiği kolayca öğrenilebilecek bir rahatlama yöntemi. Bu sayede beden bilinci ve rahatlama yeteneği bütünüyle artırılır. Ani stres drumlarında da kullanılabilir. Ayrıca, korkuların aşılmasında tedavi amaçlı olarak uygulanır.
Qi Gong: Çin meditasyon ve tedavi tekniği. Kozmik Qi nefes yoluyla bedene iletilir ve bedenin ulaşılabilir olması sağlanır. Yavaş hareketler, bedene yoğunlaşmayı ve nefesin akıcılığını kolaylaştırır.
Reiki: Evreni dolaşan yaşam enerjisinin ya da tanrısal enerjinin (Reiki), elin hastanın vücudunun üzerine koyularak, hastaya iletilmesi. Bu şekilde, engellere takılan enerji akışı yeniden sağlanır.
Shiatsu: Meridyenleri esas alan bir Çin masaj tekniği. Meridyenler ve akupunktur noktaları boyunca yapılan masaj, yaşam enerjisindeki engelleri kaldırır; sempatik sinir sistemi harekete geçirilir.
Yoga: Hindistandan gelen bir kendi kendini tanıma yöntemi. Bedenin çeşitli konumlara getirilir ve Hatha-Yoga’nın nefes alıp verme teknikleri yavaşça ugulanır. Böylelikle, gerilimi ve stresi azaltmak için, bedensel duyarlılığa ve iç birikime ulaşılır. Yoga, uzmanlardan öğrenilir ve kişi tarafından tek başına uygulanır.
SAFE® –Ebeveynler için güvenli eğitim:“SAFE® – Ebeveynler için güvenli eğitim” (Sichere Ausbildung für Eltern) projesi ebeveynleri ve ebeveyn olacakları daha hamilelikten itibaren çocukla güvenli bir bağ oluşturmayı desteklemek için geliştirilmiştir. “Güvenli bağ” demek çocuk ile ebeveynleri arasında duygusal seviyede, yüksek kalitede ve spesifik bir bağ anlamına gelir. Ailenin çocuğun sinyallerini (ağlamak, yüksek sesle seslenmek, gülümsemek ve diğer mimik ve bedensel hareketleri) ne şekilde algıladığı, nasıl yorumladığı ve nasıl cevap verdiği “Duyarlılık” olarak adlandırılır ve bağlanma kalitesi için en önemli etkendir. Bu durum eksik bilgiler veya geçmişten kalan veya şimdiki zamanda yaşanan sıkıntılı tecrübeler tarafından etkilenir ve çocukla olan bağa ve çocuğun gelişimine olumsuz etki edebilir. SAFE®‘in ağırlık merkezi ebeveynlere çocuklarının duygusal ihtiyaçlarına duyarlılıkla tepki vermelerini sağlamaktır. SAFE® 7. Hamilelik ayına kadar müstakbel ebeveynlere yönelmektedir ve çocuğun ilk yaşının sonuna kadar kapalı bir grup içinde gerçekleştirilir. (www.safe-programm.de)
Miyorefleks terapisi: Dr. Kurt Mosetter tarafından geliştirilmiş olan ve kasların (“myo” ) ağrı ve travma konusundaki tedavi yöntemi örn. ortopedi, modern batı tıbbı, psikoloji ve geleneksel Çin tıbbının birçok tekil perspektiflerini birleştirir. Bedenimiz sadece tek bir bütün halinde kusursuz işleyebilen karmaşık bir ağdır. Bu nedenle yaşamımız esnasında korunma veya mecburi tutumlar nedeniyle, çok fazla veya çok az hareket nedeniyle, farklı kaynaklara sahip fiziksel veya psikolojik travmalar gibi nedenlerle bu bütünlüğün dengeden çıkması olasıdır. Kasların uyum içindeki işbirliğinde sorunlar oluşması durumunda bu çeşitli bedensel alanlarda ağrılı yapılara neden olabilir. Miyorefleks terapisti bedenin hareket geometrisini yeniden oluşturmaya çalışır. Bunun için tedavi esnasında temel olarak kaslara yönelmektedir, zira bunlar beden içerisinde dengeli bir yük dağılımını sağlamalılardır. Bir diğer yardımcı olarak terapist geleneksel Çin meridyen sistemlerinden (enerji yolları) faydalanabilir. Örneğin idrar kesesi meridyeni bacakların arka tarafı boyunca tüm omurga üzerinden kafa ve gözlere kadar gider. Tüm bu yol boyunca çeşitli sorunlar çözüme kavuşabilir. Çin tıbbının öğretilerine göre idrar kesesi meridyeni korku duygusuna bağlanır. Sorunlar yukarıda bahsi geçen zihinsel travmalar veya bugünün süren korkuları nedeniyle oluşmuş olabilir. Miyorefleks terapinin tedavi endikasyonları şunlara bağlı tüm hastalıkları kapsamaktadır: kas, tendonlar, diskler, eklemler vs. gibi hareket gerecinin tüm hastalıkları, aynı zamanda işlevsel organ sorunları olan Tinnitus, baş ağrısı, migren, TME bozuklukları, işlevsel nefes alma gibi ve depresyon, tükenmişlik, kronik duygusal stres, anksiyete ve ADD / DEHB gibi psiko-travmatik yükler. (www.myoreflextherapie.de)
Doğal yöntemlerle yapılan tedaviler
Hafif depresyonların kontrol altına alınmasında ya da ağır vakalarda yapılan ilaç tedavisini veya psikoterapiyi destekleyici olarak kullanılan doğal tedavi yöntemleri, her geçen gün daha fazla kadın tarafından keşfedilmekte. Genel tıp doktorlarının ya da doğal tedavi yöntemleriyle çalışan kişilerin kontrolü altında uygulanabilecek tedavilerden bazıları şunlardır:
Bach çiçek terapisi
Edward Bach’a göre hastalık, daha yüksek bir benlikle kişilik arasındaki çatışmanın bir sonucudur. Her karakter özelliği ya güçlülük ya da zayıflık olarak yaşanabilir. Bach çiçekleri güçlü yönlerin yaşanmasına yardımcı olmayı amaçlar. Doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanamamaktadır.
Homeopati
Samuel Hahnemann, hastanın iyileşmesi için, hastalığa yol açan bir maddenin, aynı hastalığı iyileştirebileceğinin ve tedavide aynı maddenin kullanılması gerektiğinin farkına varmıştır. Örneğin, hastanın ateşini hafifçe yükselten bir madde, hastaya çok az bir dozda verildiğinde, ateşi düşürebilmektedir. İlk kullanmda görülen olumsuz etki, seçimin doğruluğunu gösterir.
Fito terapi
Şifalı bitkiler, hayvanlar tarafından da sezgisel olarak doğru kullanılmaktadır. Bu bitkiler, insanların kullandığı en eski, en çok kabul gören ve en doğal tedavi maddeleridir.
Vitamin, mineral, mikro element tedavileri
Özellikle B vitamini, kalsiyum, magnezyum, folik asit, potasyum, çinko ve omega-3 yağ asitleri belirli aralıklarla destekleyici olarak verilir.
Psikofarmaka terapileri
Beden ve ruh arasında yeniden bir denge oluşturmak için, çoğu zaman ilaçlara ihtiyaç duyulur. Ancak psikofarmaka terapisi kadının kişisel sorunlarının örtülmesine yol açmamalıdır. Ağır depresyon ve psikozlarda ilaç kullanılması zorunludur, ancak bu uzman doktorla (psikiyatrist, nörolog) sıkı bir işbirliği içinde yapılmalıdır. Günümüzde, emzirme döneminde kullanılabilen ilaçlar bulunmaktadır (bununla ilgili bilgiler için: www.embryotox.de, www.motherisk.org). Eğer anne emzirmek istiyorsa, bu ilaçları tercih etmesi tavsiye edilir, çünkü çocuğun zorunlu olarak sütten kesilmesiyle ortaya çıkan başarısızlık duyguları ve hormonal değişim nedeniyle depresyon daha şiddetli bir hale gelebilir.
Ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan çeşitli psikofarmaka türleri bulunur.
Antidepresifler
Antidepresifler genel olarak üç bölüme ayrılır: 1. trisiklik ya da tetrasiklik antidepresifler, 2. seratonin geri alım inhibitörleri ve 3. MAO inhibitörleri. Antidepresifler, beyinde bulunan transmitterlerin dengesini tekrar oluşturma görevi görür. Nörotransmitterler, sinir hücreleri arasındaki bilgi iletiminde taşıyıcı rolü oynayan aracı maddelerdir. Özellikle nörotransmitter noradrenalinin depresyonun oluşmasına yol açtığı görülür. Antidepresflerin kullanımında şu noktalara dikkat edilmelidir:
İlaç düzenli olarak ve doktorun talimatlarına göre alınmalıdır. Ancak 10 ilâ 20 gün sonra etkisini gösterir. Ağzın kuruması, baş dönmesi, kabızlık, terleme ya da kalp atışlarının hızlanması gibi yan etkiler görülebilir. Her insan, aynı ilaca farklı tepkiler verdiği gibi, bu tepkilerin yoğunlukları da birbirinden farklıdır. Rahatsız edici yan etkiler genellikle bir hafta sonra kaybolur. İlacın alınması gereken süre, bireye göre değişir. Preparatın alınması, kesinlikle kişinin kendi kararıyla kesilmemelidir! Antidepresifler, sakinleştiricilerin ve uyku ilaçlarının aksine, bağımlılık yapmaz. Bedende biyokimyasal denge sağlandıktan sonra, ilaçlara gerek duyulmaz.
Korku azaltıcı ilaçlar (tranquilizer)
Korku azaltıcı ilaçlar, tranquilizer veya benzodiazepin olarak da bilinirler. Benzodiazepinler, tranquilizerlerin (İng: sakinleştirici) en yaygın grubudur. Korku ve huzursuzluk halleri, motorik gerilim, aşırı hassasiyet ve tepki durumlarının tedavisinde kullanılırlar. Aşırı dozajda yorgunluğa ve konsatrasyon zayıflığına neden olurlar. Bunun dışında, genellikle oldukça kolay hazmedilebilirler. Tranquilizerler, uzun süre kullanıldıklarında bağımlılık yaratabileceklerinden, genellikle kısa bir dönem için alınmalıdır.
Antimanik ilaçlar (çift yönlü hastalıklarda kullanılan ilaçlar)
Bir kadının doğumdan sonra mani yaşayıp yaşamadığı, şu belirtiler sayesinde anlaşılır: Üst düzeyde bulunan bir ruh hali, uyku ihtiyacında azalma, çok hızlı bir konuşma temposu, ani düşünceler, dikkatin kolayca dağılması, aktivitelerde aşırı bir artış ya da yargı yeteneğinin bozulması.
Maniler çoğunlukla lityum, nöroleptik, karbamazepin ve valproik asitle tedavi edilir. Lityum tedavisi sırasında, ilgili kadının kanındaki lityum oranı dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir, aksi halde, aşırı dozaj tehlikesiyle karşı karşıya kalınır. Lityum metalik bir elementtir ve doğada minerallerin, maden suyunun, bitki ve hayvan dokularının ve çok az miktarda insan dokularının içinde yalnızca tuz halinde bulunur. Lityum kısmen ciddi yan etkilere neden olur, ancak bu durum küçük dozajların güne yayılmasıyla engellenebilir. Bu sayede, yan etkiler belirli bir süre sonra kaybolur. Lityum bağımlılık yapmaz ve tedavinin sıkı bir kontrol altında yapılması halinde, risksiz bir tedavi yöntemi olarak kabul edilir.
Lityumda olduğu gibi, kandaki karbamazepin veya valproik asit seviyesi düzenli olarak kontrol edilmelidir. karbamazepin ve valproik asit esasen antiepileptik etki gösteren, bipolar bozuklukların kesin ve ruh halini düzeltici tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar genellikle lityumun sonuç vermediği, hazmedilemediği ya da lityum kullanımına engel oluşturan başka nedenlerin bulunduğu durumlarda kullanılır. Burada da yan etkiler görülebilir.
Antipsikotik ilaçlar (nöroleptikler)
Anne, psikoz belirtileri taşıyorsa, nöroleptikler adı verilen antipsikotik ilaçların kullanılması gerekir. Bu ilaçlar, beyindeki biyokimyasal dengenin yeniden oluşturulmasını sağlar ve halüsinasyon, çılgınca hayaller ya da ruhsal bozukluk gibi psikotik semptomları tedavi eder. Kısmen ciddi olan yan etkiler uykusuzluk, ağız kuruluğu, kabızlık ve baş dönmesinden, kas ağrıları, şiddetli titreme, kasılma ve hareketlerin yavaşlamasına kadar uzanır. Çoğu zaman bu yan etkileri sınırlamak için, ek ilaçlar kullanılır. Doktorun psikotik semptomları ortadan kaldıran ve aynı zamanda yan etkileri sınırlayan uygun bir dozaj belirlemesi gerekir.
Uyku ilaçları (hipnotikler)
Uyku bozuklukları, postportal hastalığı bulunan kadınlar için bir sorun teşkil eder. Uyku isteğini uyandıran ve yatıştırıcı etkisi bulunan her ilaç, uyku ilacı veya hipnotik olarak adlandırılabilir. Bu nedenle, hipnotiklerde (= uyku ilaçları) belirgin sınırlarla birbirinden ayırt edilemeyen bir ilaç grubu söz konusudur. Korku azaltıcı ilaçlar kimi zaman annelerde uykusuzluğa yol açan korku çıkmazının aşılmasını sağlar. Bu özellikleriyle korku azaltıcı ilaçlar, örneğin benzodiazepinler, içinden çıkılamayan uykusuzluk sorununun çözümüne yardımcı olan bir yöntem teşkil eder. Antidepresifler de bazen uykuya yardımcı olur. Hemen hemen bütün uyku ilaçlarının bağımlılık yapma riski bulunduğu dikkate alınmalıdır.
Klinik tedavisi
Ağır bir depresyon, intihar düşünceleri, psikoz durumunda ya da anne rahatsız edici bir çevre içinde bulunuyorsa, annenin bir klinikte kalması zorunludur. Annenin klinikte tedavi edilmesi, çocuğundan ayrılmak zorunda olduğu anlamına gelmez. Anneyle çocuğun birbirinden ayrılması, birçok durumda tedavi üzerinde olumsuz bir etki gösterir. Ağır bir hastalık halinde, ilk sıralar bebek kliniğe alınmasa da, klinik, çocuğun daha sonra annesinin yanına alınmasına uygun bir yer olmalıdır. Anne ve çocuğa yönelik bu tür birimlerin sayısı Almanya’da ne yazık ki henüz ihtiyacı karşılayacak kadar yüksek değildir. Bu birimlerin sunduğu tedavi, uzman ve mekan olanakları, birbirinden çok farklıdır. Bu yüzden ilgili, kurumlarla ilgili ayrıntılı bilgileri birbirleriyle karşılaştırarak, incelemeli (bkz. Anne-çocuk birimleri) ve gerektiğinde ilgili kuruluşun yetkilileriyle bağlantıya geçmelidir (bkz. İletişim). Örneğin, anne ve çocuk arasında karşılıklı etkileşim terapisi sunan iyi bir birim seçmek, belki de aileden mekansal olarak daha da uzaklaşmak pahasına da olsa, daha yararlı olur, çünkü burada yapılan tedaviler daha hızlı sonuç verir.
Eş, aile ve arkadaşlardan yardım
Anne, herşeyden önce ilgiye, yanında olan, kendisini dinleyen ve anlamaya çalışan insanlara ihtiyaç duyar.
Her türlü olumsuz ifade ve duygu ciddiye alınmalı, önemsiz karşılanmamalı ya da küçümsenmemelidir. Depresif anne, büyük bir acı çekmektedir. Annenin durgunluğu umutsuzluğu, hastalık belirtileridir. Ondan sorumluluk göstermesini istemek ya da ona kendine hakim olması yönünde uyarılarda bulunmak, çektiği acıyı artırır, çünkü bu şekilde yeni suçluluk duyguları oluşur ve zaten zarar görmüş olan kişilik bilinci, daha büyük yaralar alır. Bu yüzden ona övgülerde bulunmak ve güç vermek gerekir.
Münakaşalardan kaçınmak gerekir, çünkü kadının olası bir aşırı tepki ya da suçlayıcı bir tutum göstermesi de bir hastalık belirtisidir.
Annenin günlük ödevlerinin mümkün olduğunca uzaklaştırılması gerekir. Her şeyden önce rahatlığa, dinlenmeye ve bol uykuya ihtiyacı vardır! Öte yandan, onu şefkatle kolay işler üstlenmeye motive etmek de önemlidir. Amaç, günün akışına belirli bir yön vermek, “tutunabileceği” noktalar belirlemektir. Depresyonla geçen her gün, inanılmaz derecede uzundur. Hasta şımartılmalıdır: Ona sıcak bir duş aldırmak, sevdiği müziği dinletmek, masaj yapmak, iyi bir kitap hediye etmek, onu gezintilere çıkarmak, sinamaya götürmek, yüzmeye götürmek gerekir. Ona her zaman durumunun düzeleceği ve tamamen iyileşeceği hatırlatılmalıdır!
Depresif anneye verilen destek ve onun bakımı, mümkün olduğunca çok kişi (aile, arkadaşlar, komşular) arasında paylaştırılmalıdır. Çamaşır yıkamak, çocuk ya da çocukları gezintiye çıkarmak gibi küçük katkılar bile büyük yararlar sağlar. Bu amaçla, gerekirse doktor reçetesiyle, ev işlerinde yardımcı olacak biri, aile veya anne bakıcısı tutma olanağı vardır. Ayrıca her kadının ebe yardımı alma hakkı vardır. Bu haklar, doğumdan sonraki onuncu güne kadar ve bu sürenin bitiminden sonraki sekiz hafta içinde 16 ziyarete kadar geçerlidir. Daha sonra gereksinim devam ederse, doktor reçetesiyle başka ziyaretler gerçekleştirilebilir.
Hasta her ne kadar iştahsızlık yaşıyorsa da, sağlıklı ve düzenli bir beslenme sağlanmalı ve her zaman aralarda öğünler ve içecekler sunulmalıdır.
Geçici olarak kadının vermesi gereken önemli kararları üstlenmek, sakin ve güven verici bir yönetim sergilemek gerekir: Örneğin doktor ve terapist aramak, doktora ve kendi kendine yardım gruplarına yapılacak ziyaretleri organize etmek ve eğer kendisini henüz hazır hissetmiyorsa, ona bu ziyaretlerde eşlik etmek.
İlaç alınıyorsa, bu kontrol altında tutulmalıdır. İyileşme görülse dahi, ilaçlar düzenli olarak ve doktorun direktifleri doğrultusunda alınmaya devam edilmelidir. İlaçlar her durumda tamamen iyileşinceye kadar, hatta, hastalığın tekrarlanmasını önlemek için iyileştikten sonra da belirli bir süre alınmalıdır.
İntihara yönelik imalar son derece ciddiye alınmalıdır! İntihar tehdidi her zaman bir yardım çağırısıdır. İntihar eden insanların çoğu bu niyetlerini daha önce bir şekilde ima etmişlerdir. İntihar düşünceleri açıkça ifade edilmiş olmasa da, böyle bir niyete yönelik küçük ya da önemli işaretler bulunabilir. Bununla birlikte, annenin sorumluluk duyduğu çocuğunu da “beraberinde götürme” tehlikesi vardır. Bu tür durumlarda mutlaka doktor ve psikoterapi yardımı gerekir.
Kimi zaman, annenin ve çocuğun hayatını korumak için, klinik tedaviden başka çıkar yol kalmayabilir. Depresif kadınla bu konuda açıkça konuşulmalıdır. Psikozlarda bu ne yazık ki çoğu zaman mümkün değildir, çünkü hasta kadın karar verme yeteneğini neredeyse kaybetmiştir. Kadının yine de bilgilendirilmesi gerekir, çünkü neyi nasıl algılayacağı bilnmemektedir.
İyileşme sürecinin inişli çıkışlı olması, doğaldır. Anne, tedaviye olumlu tepki verirse ve durumu belirgin bir şekilde düzelirse dahi, sık sık zor anlar yaşayacaktır, ancak bu durum onun cesaretini kırmamalıdır.
Depresif annenin yakınları da başkalarıyla konuşarak, kaygılarını, korkularını ve streslerini dile getirmelidirler. Diğer hasta kadınların yakınlarıyla düşüncelerin paylaşılması, yararlı olacaktır (bkz. Hasta yakınlarının listesi).
Hiç kimse kusursuz değildir. Burada belirtilen noktalar, sadece bir fikir verme amacı taşımaktadır.
Kendi kendine yardım grupları
Birkaç yıldan beri postpartal sorunlara yönelik kendi kendine yardım grupları kurulmaktadır (bkz. Kendi kendine yardım grupları ve danışmanların listesi). Bu tür grupların sağladığı büyük yarar, buradaki kadınların benzer deneyimlere sahip olması nedeniyle daha açık ve daha samimi bir konuşmanın mümkün olmasına dayandırılır. Kendi kendine yardım grubu, kadınların dayanışması ve anlayışları sayesinde kişilik bilincinin güçlendirilmesine ve bireysel çözüm olanaklarıyla krizden çıkılmasına yardımcı olur. Kendi kendine yardım grubu, deneyim paylaşımının yanı sıra, kaynak, uzman ve terapi konularında bilgi iletimi görevi de görür. Aşağı yukarı aynı zorlukta bulunan hastalık ve yaşam koşullarının sözcüklere ihtiyaç duyulmadan anlaşılabilmesi, kendi kendine yardım gruplarını iyileşme yolunda adeta bir taşıyıcı kolon haline getirir. Ayrıca kişisel girişim özgüveni artırır ve bu da iyileşme sürecine büyük ölçüde katkıda bulunur. Kısmen uzak mesafeler yüzünden her kadın bir kendi kendine yardım grubuna ulaşamadığından, aynı durumda bulunan diğer kadınların ya da bunların yakınlarının sunduğu (çoğunlukla telefonla) görüşme olanaklarını içeren iki irtibat listesi vardır. Bu listelere yalnızca posta yoluyla dernekten ulaşılabilir (bkz. Hasta irtibat listesi). Ayrıca deneyimlerin açıkça paylaşılması için bir forum oluşturulmuştur (bkz. Forum).
Kendi kendine yardım grubu kurmak için ipuçları (PDF)
Kendi kendine yardım gruplarının ve danışmanların muvafakat beyannameleri listesi (PDF)